Dünya tıpkı vücudumuzda yer alan dolaşım ve solunum sistemi gibi birbirine bağlı olarak uyum içinde çalışan sistemlerden oluşur. Dünya’nın çalışma prensiplerini anlamak için bu sistemlere yakından bakmak gerekir. Dünya’daki yaşam da aşağıdaki doğal sistemlerden meydana gelir:
Dünya’nın atmosferi sahip olduğu tüm enerjiyi Güneş’ten alır. Atmosfer, yeryüzünü saran bir gaz küre olarak hem canlıların yaşamını sürdürmesini sağlar hem iklim süreçlerinin gelişmesine olanak verir.
Hidrosfer canlıların yaşam kaynağı olan suyu içinde barındırır, suyun döngüsüyle farklı şekillerde hayatımızda bulunmasını sağlar. Litosfer üzerinde yaşadığımız, bitkilere ve hayvanlara yuva olan toprağı üzerinde barındırır ve yaşamın en önemli unsurlarındandır. Canlıların dünya üzerinde birbiriyle uyum içinde yaşaması için yaşam sistemlerinin de birbiriyle uyumlu bir şekilde işlemesi gerekir. Oksijen döngüsü, karbon döngüsü, su döngüsü, besin zinciri, üreme, çürüme gibi olaylar dünya üzerinde yaşamın devamlılığını, sistemlerin birlikte çalışmasını sağlar.
Herhangi bir günde pencereyi açtığımızda güneşli, yağmurlu, rüzgârlı ya da sisli bir gün görebiliriz. Hava durumu, şu anda dışarı baktığımızda gördüğümüz, hissettiğimiz gökyüzünde gerçekleşen olaylardır. Hava durumu bir günden diğer güne ya da bazen saatler içinde bile değişebilir. Aynı gün içerisinde sabah saatlerinde gök gürültüsü ile uyanıp, öğlen güneşle birlikte ısındığımız, akşama doğru da serinleyen bir hava ile karşılaşabiliriz. Bu nedenle planlarımızı yaparken bakacağımız ilk şey genellikle hava durumu tahminlerini incelemek olur. Hava durumuna göre ne giyeceğimizi belirleriz. Yediğimiz besinler uygun hava koşullarında büyüyen sebze ve meyvelerdir. Hava olayları günlük hayatımızı çeşitli yönlerden etkiler. Hava durumu günlere, aylara ve mevsimlere göre değişiklik gösterebilir. Zaman içerisinde sık sık değişiklik gösteren hava durumunu ise sıcaklık, nem, rüzgâr gibi koşullar belirler.
İklim, yeryüzünün herhangi bir yerinde hava olaylarına bağlı olarak gerçekleşen etkilerin uzun yılların ortalamasına dayanan durumu olarak tanımlanır. Bu süre onlarca ya da yüzlerce yıl sürebilir. Ancak yine de bu süreler farklı durumlara göre değişebilmektedir. İklimin ortalama değerleri hesaplama işlevinin yanında değerlerin günlük, yıllık değişken istatistikleri de hesaba katılıp incelenir.
İklim, belirli bir alanda hava durumunun sürekli ve dengeli durumudur. İklimin doğasında değişim vardır. Elbette bu değişim, çok uzun bir döneme yayılır. Böylece türler ve ekosistemler yeni koşullara uyum sağlayacak zaman bulur. Bir yerin iklimi ile ilgili bilgi vermek için sıcaklık, nem, rüzgâr, yağış, basınç gibi özelliklerden bahsederiz.
Ülkemizin;
Bu bölgelerde görülen yaşamsal farklılıkların sebebi iklimlerinin farklı olmasıdır. İklimlerin farklı olması; doğal bitki örtüsünü, orada yaşayan canlıları, yetişen sebze ve meyveleri, insanların yaşam şekillerini, yaşadıkları evlerin şeklini ve yapılarını, ısınma ve soğutma sistemlerini belirler.
Hava durumunu pencereden dışarı bakarak öğrenebiliriz. İklimi pencereden bakmamıza gerek kalmadan yapacağımız tahmin gibi düşünebiliriz. Hangi mevsimdeyiz? Biliyoruz ki yaz ayında olduğumuzda dışarıda kar yağmamalı, yoğun bir yağış olmamalıdır. Yani pencereyi açmadan da yaşadığımız yerin iklimine dair genel bir tahmin yapabiliriz.
Hava durumu değişebilir ancak iklim düzenlidir ve çok uzun yıllar değişmez. Doğadaki her şey gibi iklimin doğasında da değişim vardır. İklim normalde çok uzun dönemler içerisinde değişir ve bu doğal bir değişimdir. Bu değişim doğal yollarla insan etkisi olmadan gerçekleştiğinde diğer sistemleri ya da canlıları olumsuz etkilemez.
Dünyadaki hayat güneşten gelen enerjiye bağlıdır. Dünyanın atmosferine ulaşan enerjinin yarısı havadan ve bulutlardan geçerek dünyanın yüzeyine (karalar, denizler, buzullar) ulaşır; enerjinin bir kısmı burada hapsedilir, diğer kısmı da geri yansıtılır. Geri yansıtılan enerjinin ortalama %90’ı sera gazları tarafından tutularak yüzeye tekrar yansıtılır. Gezegenimizin atmosferi tıpkı bir sera gibi çalışır.
Atmosferimiz sera gazı olarak nitelendirilen karbondioksit, metan, su buharı, ozon, azot oksit vb. gazlar sayesinde yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarının bir kısmını tekrar yeryüzüne gönderir. Bir battaniye görevi gören sera gazları sayesinde yeryüzündeki ortalama sıcaklık, insanların, bitkilerin, hayvanların hayatını sürdürmesine imkân verecek bir ısı düzeyi olan yaklaşık 15°C’yi bulur. Sera gazları olmasaydı, yeryüzünün ortalama sıcaklığı -18°C civarında olurdu ve dünyada yaşam olmazdı. İşte sera gazlarının bu doğal etkisine “sera gazı etkisi” adı verilir.
Gezegenimizin iklimiyle ilgili bildiğimiz en temel bilgilerden biri sürekli değiştiğidir. Bilimin söylediğine göre şu anda iklim buzul çağları arası bir dönemde yer alıyor. Fakat bilim insanları günümüzdeki ısınmanın insan faaliyetleri sonucu geçmişe oranla çok daha hızlı bir şekilde gerçekleştiğini ifade ediyor. Normalden hızlı bir şekilde gerçekleşen bu değişim doğadaki tüm canlıların bu değişime uyum sağlamakta zorlanmasına sebep oluyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, insan faaliyetlerinin atmosferde yarattığı etkinin sonucunda küresel ortalama sıcaklıklarda artış yaşandığını ortaya koyuyor. İşte bu normalden hızlı yaşanan değişime iklim değişikliği diyoruz.
Atmosferdeki sera gazlarının oranı, 1750’li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrasında artmaya başlamış, karbondioksit oranı %40’lık bir artış göstererek 280 ppm’den* 416 ppm’e ulaşmıştır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre karbondioksit oranındaki artış öncelikle fosil yakıt kullanımından kaynaklanmaktadır. Kayda değer ikinci etken, başta ormansızlaşma olmak üzere arazi kullanımındaki değişimdir.
Sera gazlarının neden olduğu “ozon deliği” kavramına bir zamanlar hiçbirimiz aşina değildik. Bilim insanları Güney Kutbunun üzerindeki ozon tabakasında dev bir delik olduğunu keşfetti. Bu keşifle, Dünya’yı bir battaniye gibi saran ve gezegenimizi Güneş’ten gelen zararlı ışınlardan koruyan görünmez kahramanla tanışmış olduk.
*PPM (İngilizce: parts per million): Milyonda bir birime verilen isimdir. Herhangi bir karışımda toplam madde miktarının milyonda bir birimlik maddesine “1 ppm” denir.
Karbon; atmosfer, okyanuslar, toprak, bitkiler ve hayvanlar arasındaki döngünün doğal bir parçasıdır. Fakat insan faaliyetleri atmosfere salınan karbondioksit miktarını ciddi ölçüde artırmış ve karbon döngüsünde büyük değişikliklere yol açmaktadır. Ormanlar, okyanus diplerindeki bitki örtüleri, yosunlar ve toprak, atmosferdeki karbondioksiti depolama özelliklerine sahip. Ancak insan faaliyetleri sonucunda yeşil alanların azalması, okyanusların kirlenmesi ve doğal döngülerin zarar görmesi gibi durumlar doğal karbon tutucuların da etkisini azaltmaktadır.
Sera gazlarının salımında en büyük rolü oynayan fosil yakıtlar büyük oranda enerji üretimi ve endüstriyel üretimde kullanılır. Yani birçok ürünün üretimden tüketiciye ulaşana kadar geçtiği süreçler karbon salımına neden olur. Ancak bunların dışında günlük yaşam alışkanlıklarımız da dahil olmak üzere birçok faktör karbon salımını artırabilir. Sera gazlarının salımına neden olan faaliyetlerden bazıları şöyledir:
İklim değişikliği kendini en çok küresel sıcaklıklardaki artış olarak gösteriyor. Buna rağmen Dünya’nın bazı bölgelerinde soğumalara da neden olduğu için yaşanan değişime küresel ısınmadan çok iklim değişikliği deniyor. Bununla birlikte bu soğuma çok küçük bölgelerde yaşanıyor, tüm Dünyada yaşanan ise küresel olarak sıcaklığın artması şeklinde gerçekleşiyor.
Atmosferin sağlığını etkileyen, endüstriyel devrimle ortaya çıkan insan aktiviteleri iklim değişikliğinin hızını etkileyen dış etkenlerdir. Fosil yakıt kullanımının artışı, buna bağlı olarak atmosferde biriken karbondioksit miktarının artması küresel sıcaklıkların yükselmesine ve iklimin hızlı değişmesine neden olmaktadır.
Sera gazı emisyonuna sebep olan ana sektörlere özellikle enerji-endüstri gibi faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için orman alanlarının tahrip edilmesi sonucu ortaya çıkan ormansızlaşma, endüstriyel tarım sonucu ortaya çıkan toprak tahribatı bunlara örnekler olabilir.
İklim değişikliğinin etkilerini günlük hayatımızda artık daha sık görür olduk. Aşırı hava olaylarına bağlı olarak artan sıcaklık ve kuraklık etkisini her geçen gün biraz daha gösteriyor. Kar beklenen dağlık bölgelerde yağışlar eski yıllara göre oldukça azalmış durumda. Buna bağlı olarak bitkilerin büyüme dönemleri olumsuz yönde etkileniyor, hayvanlar kış uykusuna yatamıyor. Dünyadaki yaşam sistemlerine bağlı olarak süren canlılık, iklim değişikliğine bağlı olarak pek çok zorlukla karşılaşıyor.
Ormansızlaşma, biyolojik çeşitliliğin yok olması, enerji krizi, gıda krizi ve su krizi gibi problemler birbirinden ayrı problemler değil, birbiriyle yakından ilişkilidir. İklim değişikliğinin etkileri sadece mevsimsel değişimlerle ilgili değildir. Çevresel, sosyal ve ekonomik pek çok etkisi görülmektedir.
Aşırı Hava Olayları:
Buzulların Erimesi
Bilim insanları Arktik bölgesi için zamanın daraldığını söylemektedir. Arktik bölgesindeki buzullardaki erimeler çok ciddi düzeylere ulaşmaktadır. Eğer iklim krizini önleyemezsek Grönland’daki buzulların erimesi durumunda dünyadaki deniz seviyesinde 6-7 metre artış tahmin edilirken, Doğu Antartika’daki buzulların erimesi durumunda ise deniz seviyesinde 80 metre yükselme olacağı öngörülmektedir.
Biyolojik Çeşitliliğin Azalması
Biyolojik çeşitlilik de gezegenimizin 9 kritik eşiğinden* biridir. Ekosistemlerdeki insan kaynaklı değişimlerden dolayı son 50 yılda biyolojik çeşitlilik hızlı bir şekilde azalmış ve geri dönülemez bir noktaya doğru gitmektedir. Biyolojik çeşitliliğin azalmasında temel nedenler ise, gıda, su ve doğal kaynaklara olan talebin artmasıdır. Biyolojik çeşitliliği korumak için gezegenimizin yaşayan sistemlerini ve bunlar arasındaki bağlantıları korumak, canlıların yaşam alanlarını (habitatların) iyileştirmek gereklidir.
*İnsan faaliyetlerinin sonucu olarak belirlenen 9 kritik eşik şu şekilde belirlenmiştir:
İklim değişikliği sonucunda artan sıcaklıklar doğrudan ve dolaylı yollarla dünya ekonomisini de ciddi derecede etkilemektedir. Daha sıcak havalar, sel felaketleri, şiddetli fırtınalar, su seviyesinin yükselmesi gibi pek çok olay maddi hasara yol açmakta, insan sağlığını tehdit etmekte ve özellikle tarım, turizm, balıkçılık, ormancılık gibi sektörleri önemli ölçüde etkilemektedir.
İklim değişikliğinin sosyal yaşama da olumsuz yönde etkileri vardır. Değişen hava koşullarıyla birlikte artan göçler bireylerin yaşadıkları yerleri zorunlu olarak terk etmelerine sebep olmaktadır. İklim krizine bağlı olarak gıda ulaşımında zorluk, kuraklık, salgın hastalıklar, eğitim-öğretim süreçlerinin aksaması yaşamı etkileyen problemlerden bazılarıdır. Bu problemlerin sonucunda ise toplumda ekofobik tutumların, korku ve kaygının artması yaşamı olumsuz etkileyen sebepler arasındadır.
Uluslararası bir araştırma kuruluşu olan Global Footprint Network tarafından hesaplanan Dünya Limit Aşım Günü (Earth Overshoot Day), insanlığın belirli bir yıldaki ekolojik varlıklar ve hizmetler için karşılayabileceğinden fazlasını talep ettiğini gösterir.
2022 yılı için Dünya Limit Aşım Günü 28 Temmuz olarak belirlendi. Bu, yılın başından o güne kadar insanların tüm sene boyunca tüketebileceği biyolojik kapasiteyi bitirdiği anlamına geliyor. Bu tarih 2021 yılı için 29 Temmuz, 2020 yılı için de 22 Ağustos olarak belirlenmişti. Bu veriler, gezegenin 12 ayda ürettiği doğal varlığı 8 ay içinde tükettiğimizi gösteriyor. Yılın geri kalanında ise dünyanın gelecek yıl için sahip olduğu doğal varlıklar ı tüketmeye devam ediyoruz.
40 yılı aşkın bir süredir insanların doğal varlıklara yönelik talebi, dünyanın yerine koyabileceği miktarın üzerindedir. Doğanın sunduğu ekolosistem hizmetlerinden bugünkü düzeyde yararlanabilmemiz için, dünyanın kendini yenileme kapasitesinin 1,5 katına ihtiyaç duymaktayız. Ağaçları olgunlaşmadan keserek, denizlerin üretebildiğinden daha fazla balık tükettiğimiz ve atmosfere, ormanlarla okyanusların tutabileceğinden daha fazla karbon salarak “limit aşımı”yla varlığımızı sürdürmemiz mümkün. Bu durumun atmosferdeki karbon yoğunluğunun artması ve dönüştürülemeyen atıkların birikmesi gibi yaşamın devamlılığını zorlayan pek çok sonucu vardır. Toplumun talepleri ve ekosistemlerin karşılayabileceği kaynakların dikkate alınarak yapılan hesaplamaya Ekolojik Ayak İzi denir.
Ekolojik ayak izi; birey, şehir, bölge ve gezegen için hesaplanır. Biyolojik kapasite, bir bölgenin doğal varlıklarını üretme kapasitesinin gösterilmiş halidir. Biyolojik kapasiteyi etkileyen iki etmen vardır. Bunlar ülke sınırları dâhilindeki tarım arazisi, balıkçılık ve otlak sahası, ormanın yüzölçümü ve bu toprağın ya da suyun ne kadar üretken olduğudur. Biyolojik kapasite ve ekolojik ayak izi alan cinsinden hesaplanır ve “küresel hektar” (kha) ile ifade edilir.
Ekolojik ayak izi ile biyolojik kapasite arasında bir ilişki vardır. Kişisel ayak izi ne kadar kullandığımızla ilişkilidir. Kişi başına düşen biyolojik kapasite, kaç hektarlık üretken alan olduğu ve bunların ne kadar verimli olduğu ve bu biyolojik kapasitenin kaç kişi tarafından paylaşıldığı ile belirlenir.
Ekolojik ayak izini ulusal ve küresel ölçekte ölçmenin formüllere ve birimlere bağlı farklı yolları vardır. Bireysel ekolojik ayak izinizi hesaplamak için aşağıdaki testi çözebilirsiniz.
1. En sık kullandığın ulaşım şekli aşağıdakilerden hangisi?
A) Yürümek ya da bisiklete binmek
B) Toplu taşıma kullanmak
C) Özel araç kullanmak
2. Kullandığım elektrikli eşyaların fişlerini;
A) Her zaman prizden çekerim
B) Bazen prizden çekerim bazen unuturum
C) Eşyalarımı sürekli prizde kullanırım
3. Gıda tüketimi sırasında;
A) Yerel üreticilerin ürettiklerini tercih ederim
B) Marketten paketli gıdaları tercih ederim
C) İthal olan gıdaları tercih ederim
4. Alışverişe giderken;
A) Bez torbamı yanıma alırım
B) Bazen kendi bez torbamı bazen de satıcıların verdiği torbaları kullanırım
C) Markette olan ya da satıcıların verdiği torbaları kullanırım
5. Bir hafta boyunca çıkardığım çöplerin toplamı;
A) Çöpe hiçbir şey atmadım
B) Küçük bir çöp kovasını doldurur
C) Büyük bir çöp konteynırını doldurur
6. Su tüketirken;
A) Duşlarımı çok kısa tutarım
B) Uzun süre duş alırım
C) Hem uzun süre duş alırım hem küveti doldururum
7. Kıyafet alışverişinde;
A) İkinci el ürünleri tercih ederim
B) Organik pamuktan üretilen yerli ürünleri tercih ederim
C) İthal ürünleri tercih ederim
8. Kullandığım kargo hizmetleri sıklığı;
A) Kargo hizmeti kullanmıyorum
B) Haftada en az bir kez kargo kullanıyorum
C) Haftada en az beş kez kargo kullanıyorum
9. Geçtiğimiz yıl boyunca;
A) Uçağa binmedim
B) 1-3 kez uçağa bindim
C) 4’ten fazla uçağa bindim
10. Soğuk günlerde evimizin sıcaklığı;
A) 15-18 derecedir
B) 19-21 derecedir
C) 22 dereceden fazladır
Puanlama: A’lar için 1 puan, B’ler için 2 puan, C’ler için 3 puan aldın. Toplam puanını hesaplayarak ekolojik ayak izinin büyüklüğünü görebilirsin.
0-10 puan: Harika! Ayak izin oldukça küçük.
11-20 puan: Daha iyi olabilir! Pek çok şeye dikkat ediyorsun ancak ayak izini küçültmek için hâlâ yapabileceklerin var.
21-30 puan: Eyvah! Ekolojik ayak izin oldukça büyük. Bunu küçültmek yaptığın seçimlerle ve farkındalığınla senin elinde.
İklim değişikliğinin nedenlerini ve etkilerini açıkladıktan sonra bu konuda birey ve toplum olarak hepimizin atabileceği önemli adımlar bulunmaktadır. İklim değişikliğini öğretirken genellikle yeteri kadar üzerinde durulmayan bölüm çözümler bölümüdür. Biri iklim değişikliğine uyum yani adaptasyon diğeri ise iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmektir. İkisi de birbiriyle uyumlu, birbirini tamamlayan çözüm yaklaşımlardır.
İklim değişikliğine karşı direncin artırılması ve savunmasızlığın azaltılması için stratejiler geliştirmektir. Örneğin, kuraklığa karşı toleranslı ürünler yetiştirmek, hava olaylarına dirençli binalar inşa etmek ya da değişen iklim koşullarına uygun yollar, binalar ve köprüler yapmaktır.
İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için enerji ve gıda üretim sistemlerimizde değişiklik yapılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşması gerekmektedir.
Nasıl doğayı korumadan önce sevmemiz gerekiyorsa, iklim değişikliğiyle ilgili harekete geçmeden önce de öğrenmemiz gerekiyor. İklim değişikliği nedir, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için neler yapabiliriz, iklim değişikliği konusunda hükümetler ya da belediyeler nasıl adımlar atıyor, çevremizde bu konuda çalışan topluluklar, dernek ya da oluşumlar var mı?
İklim değişikliğine dair güncel araştırmalar bildiğimiz bazı doğruların değiştiğini gösterebiliyor. Bu yüzden önceliğimiz doğayı sevmek, sonrasında onu korumak için de iklim değişikliği gündemini takip etmek olmalı. İklim değişikliği tüm gezeginimizi etkileyen bir durum olduğu için öğrendiklerimizi paylaşmalı, attığımız onarıcı adımları yaygınlaştırmalıyız.
Başlangıç için Türkiye’nin iklim değişikliğiyle ilgili atmış olduğu adımları araştırabilirsiniz:
Ekolojik ayak izini küçülterek iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için aşağıda sıralanan eylemlere göz atabilirsiniz. Kendinize günlük / haftalık / aylık hedefler koyarak bu hedefleri gerçekleştirmeye çalışabilirsiniz. Günlük hayatınızda atacağınız küçük adımlarla iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik eylemlerinizi çeşitlendirebilirsiniz.
|
Gerekmediği zamanlarda lambaları kapatın ve elektronik cihazların fişlerini prizden çekin. |
|
Tükettiğiniz yiyeceklerin üretim yerlerini öğrenin, paketli gıdaların içeriğini okuyun. |
|
Kendi kupanızı taşıyın, metal pipet kullanın. |
|
Silinmiş veya gereksiz e-postalarınızı belirli aralıklarla temizleyin. |
|
Elinizdeki tek kullanımlık eşyaları tespit edin, yenilerini almayın. Elinizdekileri atmadan kullanım amaçlarını dönüştürün. |
|
Yağmur sularını, sebze yıkadığınız suları biriktirin. Biriken suyla bitkilerinizi sulayın. |
|
Giymediğiniz giysileri farklı şekillerde değerlendirin. Gerekiyorsa onarın. |
|
Yanınızda bez torba taşıyın. Poşetle satın alabileceğiniz yiyecekler için kumaş keseler dikin. |
|
İhtiyaçlarınızı öncelikle ikinci el olarak edinmeye çalışın. |
|
Çıkardığınız çöp miktarını tespit edin ve azaltın. |
İklim değişikliğini durdurmak hükümetlerin inisiyatifine bırakılamayacak kadar acil bir konu. Küresel tabanda yayılan değişim dalgası bu konunun aciliyetinin bir göstergesi. Geleceğin yetişkinleri olan çocukların farkındalık kazanması da bu acil eylem planının önemli bir halkasını oluşturmakta.
Çocukları geleceğe hazırlamak ve alabilecekleri önlemler konusunda farkındalık kazanmaları için iklim değişikliği eğitimi müfredatın temel parçalarından biri olmalıdır. Dünya üzerindeki küresel krizlere karşı eyleme geçmeden önce farkındalık yaratmak ve doğaya kalpten bağlanmak için doğa bir uygulama ve öğrenme alanı olarak görülmeli ve okul süreçlerinde buna yönelik yapılan planlamalara ağırlık verilmelidir. Doğayı tanımak, doğaya bağlanmak doğayı sevmektir, doğayı sevmekse doğaya özenle yaklaşmayı istemektir. Bu yüzden öncelikle çocukların doğayla bağlarını güçlendirecek süreçlere eğitimde yer verilmelidir.
İklim değişikliğine sebep olan insan faaliyetleri ve bu faaliyetleri azaltmak için atılabilecek adımlar çocukların gelişim özelliklerine uygun olarak paylaşılmalıdır. İklim değişikliğine dair konular sadece sınıf ortamında yürütülmemeli yakın çevreyle ilişki halinde sınıf dışı öğrenme süreçleriyle gezi ve gözlemlerle desteklenmelidir.
İklim değişikliği eğitimi ile çocukların günlük hayattaki üretim ve tüketim dengesinin önemini fark etmeleri, sürdürülebilir bir yaşam için bilgi sahibi olmaları, yaşam döngülerini gözlemleyerek öğrenmeleri, doğa koruma çalışmalarını takip edebilmeleri amaçlanmalıdır.
Bu süreçlerde çocukların sürece katılımı önemli bir yer tutmaktadır. Çocuklarla içinde olduğumuz iklim krizini paylaşmak, bu konuda öğrenmelerine, görüş bildirmelerine ve güçlenmelerine alan açmak yetişkin olarak bizim sorumluluğumuz. Çocukların gelecekte iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlayabilecek, iklim değişikliğinin etkilerini azaltacak önlemler alabilen bireyler olmaları için onları desteklemeli, iklim değişikliğini eğitim süreçlerinin bir parçası olarak düşünmeliyiz.
Son zamanlarda her yaştan çocuk, iklim değişikliğiyle ilgili haberlere ve bilgilere sıkça maruz kalıyor. Bunun bir sonucu olarak çocuklar, iklim kaygısı ile baş başa kalabilirler. Siz, onları bu kaygıdan korumaya ya da bu süreçle daha sağlıklı baş etmelerini sağlamaya çalışsanız da çeşitli bilgilerle farklı şekillerde karşılaşmaları kaçınılmaz. Ancak yetişkinler olarak bu konuda daha hazırlıklı ve bilinçli olmamız, çocuklardan gelen sorulara farkındalıkla yaklaşmamız, kendi davranışlarımızla onlara örnek olmamız ve onların bu sürece eleştirel yaklaşmasını sağlamamız gerekiyor. Aynı zamanda; onları doğayı korumak için motive etmeli, onların kaygılarını dinlemeli, bunu azaltmak için neler yapabilecekleriyle ilgili onlarla konuşmalı ve umutlarını kaybetmemelerini sağlamalıyız.
Her çocuğun gelişim süreci ve mizacı kendine özgüdür. Konu ne olursa olsun en doğru kararları vermek ve en etkili yöntemleri seçmek, çocuğu iyi tanımaktan geçer. Bu konuda ebeveynlere ve öğretmenlere güvenerek, iklim değişikliğiyle ilgili aşağıda yer alan yardımcı notların sizin için kolaylaştırıcı olmasını umuyoruz.
İklim değişikliğinin nedenini ve sonuçlarını çocuklara anlatmadan ve çocukların sorularını yanıtlamadan önce çocuklara doğanın, ekosistemlerin nasıl işlediğini ve doğada her şeyin; birbirine nasıl bağlı, sınırlı ve uyumlu bir şekilde çalıştığını öğretin. Çocukların, yaşamı mümkün kılan doğal süreçleri tanımalarını ve merak etmelerini sağlayın.
İklim değişikliği hakkında çocuklarla konuşurken ya da onlar herhangi bir bilgiye, görüntüye maruz kaldıklarında çocukları; kaygı, endişe ve umutsuzluk duyguları ile baş başa bırakmayın. Öğretmenlerinden ya da ebeveynlerinden destek alarak çocuklarla neden böyle hissettikleri üzerine sohbet edin. Çocukların dikkatini çekmek için kullanacağınız görselleri, dikkatli seçin. Çocukların doğa ile olan ilişkisini bu görüntülerle şekillendirebilirsiniz. Çok erken yaşlarda, dünyayı ilgilendiren büyük kriz haberlerinin, iklim değişikliğinin neden olduğu afetler sonrası korku ve üzüntü yaratacak fotoğrafların çocukları bir süre sonra duyarsızlaştırabileceğini ve onlarda endişe yaratabileceğini unutmayın. Bu durum daha sonrasında onları doğadan uzak, doğayla ilgili sorunları görmezden gelen yetişkinler haline getirebilir. Çocukların maruz kaldıkları bilgi ve görüntülerin fazlalığına dikkat edin.
Çocukları iyi tanıyın. Korkmuş, tepkisel, soğukkanlı, içe dönük, sakin… Vereceğiniz bilgileri ve söylemlerinizi çocukların karakter özelliklerine göre seçin. Örneğin; içe kapanık, kaygı yaşayabilecek bir çocuk ile olumsuz senaryolar üzerinden sohbet etmeniz yararlı olmayacaktır. Çocukların içinde bulundukları gelişimsel dönemin farkında olun, duygusal ve sosyal gelişim özelliklerini dikkate alın. Çocukların zor duygularla baş etmek zorunda kaldıklarında yaş dönemi özellikleri doğrultusunda hareket edin.
Neler yapmalıyız?
Ne yapmamalıyız?
1- Mevsimler ve İklim
Yazar: Anna Hatzimanoli
Yayınevi: Ayrıntı Çocuk Yayınları
2- Dünya Önemlidir
Yazar: David de Rothschild
Yayınevi: Tudem Yayınları
3. Ekofobiyi Aşmak: Doğa Eğitiminde Kalbin Yeri
Yazar: David Sobel
Yayınevi: Yeni İnsan Yayınevi
4. Hızlı Öğrenelim: İklim ve Hava Durumu
Yazar: Dr. Jen Green
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
5. Yakından Tanıyalım: İklim Değişimi
Yazar: Jen Green, John Woodward,
Yayınevi: Tübitak Yayınları,
6. Gençlerle Baş Başa: İklim Krizi ve Ekolojik Yıkım
Yazar: Fikret Başkaya
Yayınevi: Yordam Kitap
7.İklim Krizi ve Türkiye
Yazar: Mehmet Emin Birpınar
Yayınevi: Yeni İnsan Yayınevi,
8. Son Buzul, Erimeden
Yazar: Levent Kurnaz
Yayınevi: Doğan Kitap
9. İklim Krizinin ABC’si
Yazar: Yoram Bauman
Yayınevi: Yeni İnsan Yayınevi
10. İklim’i Ne Değiştirdi Böyle?
Yazar: Mavisel Yener
Yayınevi: Redhouse Kidz Yayınları
11. İklim Dansı
Yazar: Gül Ezgi Kahraman
Yayınevi: Nesin Yayınevi
12. Dünya’nın Neden Ateşi Var? Ve İklim Hakkında Birçok Soru Daha
Yazar: Elisa Palazzi
Yayınevi: Ketebe Çocuk
13. Bildiğiniz Havaların Sonu - Küresel İklim Değişimi ve Türkiye
Yazar: Mikdat Kadıoğlu
Yayınevi: Sia
14. Tercih Sizin İklim Krizini Nasıl Çözebiliriz?
Yazar: Al Gore
Yayınevi: EkoIQ
15. Dünyayı Değiştirebilirsin
Yazar: Lucy Bell
Yayınevi: Erdem Çocuk Yayınları
TEMA Vakfı Halaskargazi Mah. Halaskargazi Cad.
No:22 Kat:5-6-7-8 Pk:34371 Şişli / İstanbul